Dil Seçiniz
İletişim Bilgileri

Priştina Müftüsü Bahri Sejdiu/Kosova

  • Anasayfa
  • Priştina Müftüsü Bahri Sejdiu/Kosova
Priştina Müftüsü Bahri Sejdiu/Kosova

Priştina Müftüsü Bahri Sejdiu/Kosova

Priştina Müftüsü Bahri Sejdiu*/Kosova

 

Allah Teala, bildiklerini anlatmaları ve bilgilerini gizlememeleri üzerine alimlerden söz almıştır. Nitekim bundan ötürü alimler peygamberlerin varisleri kılınmış ve makamları yüceltilmiştir. "Allah içinizden (gerçekten) iman etmiş olanları ve ilme kavuşmuş olanları yüksek derecelere çıkarsın. Yapıp ettikleriniz­ den Allah tamamen haberdardır." (Mücadele Suresi,11)

Peygamber Efendimiz de âlimlerin makamının yüceliğini anlatırken onların âbidlerden daha üstün olduğunu belirtmiştir. ''Alimin abide olan üstünlüğü, benim sizin aranızdaki sıradan birine olan üstünlüğüm gibidir."

İşte bu yüce konumdan ötürü tarihteki tüm olaylarda, devletlerin oluşumunda ve toplumların kalkınmasında âlimlerin stratejik etkileri olmuştur. Bundan ötürü, bu konferanstaki organizatörlerin konu seçimi ve seçilen konuya araştırmacı ve katılımcılar tarafından tutulan ışık başarılı olmuştur. Çünkü sadece siyasi veya askeri yönlere odaklanıp diğer yönleri ihmal etmek, bize gerçeklerin çarpıtılmış bir resmini çizecektir. Nitekim bu durum, vakıayı okurken ya da değerlendirirken yönlendirici medyanın etkisini ihmal edip her şeyi yansıtıldığı şekliyle anlamak gibidir. Nitekim bu da mantığa ve nesnel gerçekliğe aykırıdır.

Kudüs'ü özgürleştiren Selâhaddîn Eyyûbî'nin çizgisine ve onun döneminde alimlerin rolüne dayanarak, Filistin ve Kudüs ile ilgili olarak zamanımızda âlimlerin boynundaki en önemli sorumlulukları kısaca özetlemek istiyorum.

Birincisi: Filistin Davası'nın Dini Kimliğinin Vurgulanması

Filistin ve Kudüs bizi birleştirmektedir. Filistin ve Kudüs bizi özgürleştirmektedir. İslam ümmetinin birleştirici olan bu konuya ve onun Müslüman halklar nezdinde ifade ettiği kutsallığa odaklanması gerekmektedir. Nitekim ırklarımız, renklerimiz, şekillerimiz ve isimlerimiz farklı olmasına rağmen Kudüs ve Filistin bizi bu konferansta bir araya getirdi.  Uzak mesafelere rağmen bizi birbirimize yaklaştırdı.

"Hep birlikte Allah'ın ipine sımsıkı yapışın; bölünüp parçalanmayın." (Al-i İmran Suresi, 103) "Birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz ve gücünüz, devletiniz elden gider." (Enfal Suresi, 46)

Tefrikayı bırakıp vahdetten konuşmalı, bizi parçalayan şeyleri bir kenara bırakıp bizi bir araya getiren şeylere odaklanmalıyız. Marjinal ve ikincil savaşlarla meşgul olarak sürüklenmemeli ve İslam ümmetini birleştiren kimliğin parçalanıp mezheplere, gruplara, yöntemlere ve okullara ayrılmasına izin vermemeliyiz.

 

İkincisi: Maddi ve Manevi Desteğin Önemini Vurgulamak

Filistin, sadece fikirsel ve ideolojik bir mesele değildir. Filistin sadece bir tarih ve geçmiş de değildir. Filistin, çeşitli alanlarda ve her seviyede işgale karşı direnen ve çoğalan bir toplum, yerleşik ve medeniyet sahibi olan bir halktır.

Bizler, Filistin davasına destek vermeye odaklanmalı, oranın yerleşik halkına maddi destekte bulunmalı, kalkındırmalı ve yaşam koşullarını arttırmalıyız. Ayrıca oradaki varlıklarını ve kararlılıklarını çeşitli şekil ve yollarla güçlendirmeye odaklanmalıyız. Filistin davasını yasal olarak, medyada, siyasi ve teknik olarak çeşitli forumlarda ve tüm kıtalarda toplumsal ve resmi düzeyde desteklemeliyiz. İşgalcilerin yasal ve resmi meşruiyetini ortadan kaldırmaya ve onları uluslararası, medya ve mevcut tüm platformlar aracılığıyla politik olarak diskalifiye etmeliyiz.

 

Üçüncüsü: Arapların İçinde Bulunduğu Mevcut Durumuna Güvenmemek

 

Araştırmacıların, görevlilerin ve akademisyenlerin varsayım ve beklentilerini mevcut Arap rejimlerinin durumuna göre yapmamaları gerekmektedir. Özellikle de sanki tarihi bir başarıymış gibi "normalleşme" tehlikesine doğru hızla koşan iflas etmiş bazı rejimlere bakılmamalıdır. İşgal devle­ tinin de kendi içinde, sosyal ve politik olarak ciddi aşınmalar yaşadığı ve dünyadaki özgür ve onurlu toplumlara karşı dış görünümünü çarpıtarak iyi göstermeye çalıştığı görülmelidir. Şüphe yok ki bazı rejimlerin bu düşmanı tanımaya çalışması, sahadaki gerçekleri ve mevcut durumu değiştirmemektedir.

Filistin ve Kudüs merkezi eksen olmaya devam edecek ve işgal güçlerinin kendilerini bu zayıf diktatör rejimlere pazarlamaya yönelik tüm girişimleri, halk tarafından desteklenmeyeceği ve toplumun hiçbir kesimi tarafından kabul görmeyeceği için başarısız olacaktır. Böylelikle işgal rejimi ve onunla normalleşen hiç kimse, hiçbir değer, resmi statüye sahip olamayacaktır. Ayrıca "normalleşmeye" doğru olan bu koşuşturmanın politikacıların geçici siyasi çıkarları dışında hiçbir kıymeti ve ağırlığı da yoktur.

Dördüncüsü: Direnişin Başarısına ve İşgalcinin Mağlubiyetine Odaklanmak

Filistin'deki halk direnişi, ülkelerin birlikte başaramadığını başarmıştır. Direnişin maruz kaldığı kuşatma, kısıtlama, zorlu ekonomik ve yaşam koşullarından dolayı içerisinde bulunduğu şartlara ve sahip olduğu imkanlara rağmen, askeri cephane, düzenli ordu ve savaş imkanları açısından birçok ülkeden daha üstün bir konumda olan işgal güçlerine karşı direnişi üstün kılan tecrübe ve teknolojik, askeri, teknik ve endüstriyel alanlardaki yenilikler ve icatlar önemsenmeli ve üzerinde araştırılmalar yapılmalıdır. Görüyoruz ki güçlü bir irade, iyi bir teşkilat, kararlılık, sağduyu ve Allah'a güven, mucizeleri ortaya çıkarmaktadır. Bizler burada umutları yeşertmek, kararlılığı ortaya koymak ve düşmanın aklına bile gelemeyecek fikir ve yöntemlerle direnmek için; yeni yöntemler icat etmeye teşvik edecek yaşanmış bir gerçeklikten, yaşayan bir deneyimden ve odaklanılması gereken gerçek sahnelerden bahsediyoruz.

 

Aşağıdakilerin önemi vurgulanmalıdır:

-Mevcut tüm araçlar ve platformlar aracılığıyla para, yiyecek ve kan bağışı yapmak için medya kampanyaları düzenlenmeli. Medya ve yardım kuruluşlarıyla iş birliği yapılmalıdır.

-Mescid-i Aksâ ve Filistin'in başına gelenlerin resimlerini ve filmlerini özellikle de yaşanan katliam ve ihlalleri sergilemek için müzeler, sinemalar, camiler ve forumlarda sergiler düzenlenmelidir.

-Filistin davasıyla ilgili tüm haberler ve detayları takip edilmeli, konuyla ilgili düzenlenen tüm uluslararası ve bölgesel girişimler ve toplantılar değerlendirmeli. Filistin davasını desteklemek için düzenlenen tüm etkinliklere katılım teşvik edilmelidir.

-Sosyal medya, gazete, dergi ve İnternet sitelerinde konuyu canlı tutabilmek için konuyla ilgili televizyon programları yapılmalı, diyaloglara ve diğer medya programlarına katılım sağlanmalı ve sürekli makaleler yazılmalıdır.

 

-Filistin davasını desteklemek, işgalin suç olduğunu göstermek ve işgalcileri cezalandırmak için çeşitli ülkelerdeki özgür kamuoyu ve insan hakları kuruluşlarının liderleriyle iletişim kurulmalıdır.

Çeşitli halkların yerel dillerinde Filistin meselesi ile ilgili eserler yazılmalı, bu dillerde tercümeler yapılmalı ve bu çalışmaların sadece uluslararası dillerle sınırlı kalmaması için çaba gösterilmelidir.

 

*Bu Yazı, Priştina Müftüsü Bahri Sejdiu’in, 3 Ekim 2020 tarihli 2. Selâhaddîn-î Eyyûbî Sempozyumunda yaptığı  konuşmadır.