Selâhaddîn-i Eyyûbî’yi Anlatan Klasik Eserler Mehâsinü'l Yûsufiyye -5
Eserin Adı: en-Nevâdirü's-sultâniyye ve'l-mehâsinü'l Yûsufiyye
Müellifi: İbn Şeddâd, Ebü’l-Mehâsin (Ebü’l-İzz) Bahâüddîn Yûsuf el-Mevsılî elHalebî
Tahkik: Cemâleddin eş-Şeyyâl
Baskı Yeri : Kahire
Yayınevi: Mektebetü’l Hanci
Baskı Yılı: 1994
Sayfa Aralığı: 81-86
Haçlıların Dimyat'ı Hedef Almaları
Haçlılar, Müslümanların ve ordularının başından geçenleri ve Sultan Selâhaddîn'in Mısır diyarında işleri rayına oturttuğunu öğrenince artık Sultan'ın elde ettiği bu güç ve otorite ile memleketlerini tamamen ele geçirip harap edeceğini, izlerini kökten kazıyacağını anladılar. Haçlılar ve Rumlar (Bizanslılar) hep beraber toplanıp kendi aralarında Mısır diyarını hedefe almak, orayı istila ve işgal etme planını masaya yatırdılar. Hem karayı hem de denizi kontrol etmek için ilk olarak Dimyat'ı ele geçirmeyi uygun gördüler. Çünkü orayı ele geçirirlerse ayaklarının yere sağlam basacağını ve orada barınabileceklerini düşünüyorlardı. Bu sebeple yanlarında mancınıklar, debbabeler[1], çerhler[2]ve kuşatma aletleri götürdüler.
Şam'daki (Doğu Akdeniz’deki) Haçlılar bu olayı duyunca bundan cesaret alarak Akka Kalesini Müslümanların elinden alarak kalenin komutanı olan Nûreddin'in azatlısı Kutluk el-Alemdar'ı esir aldılar. Bu olay 565 yılının Rebiülahir ayında (Aralık-Ocak 1169-1170) gerçekleşti. Aynı yılın Recep ayında (Mart-Nisan 1170) Nûreddin'in arkadaşı ve kapıcı emiri olan el-İmâdî vefat etti. Kendisi aynı zamanda Ba'lebek ve Tedmür'ün de emiriydi.
Nûreddin, Haçlıların durumunu görüp, Dimyat'ı ele geçirdikleri haberi ona ulaşınca onları meşgul edip kafalarını karıştırmak için aynı yılın Şaban ayında (Nisan-Mayıs) Kerek Kalesi'ni muhasara altına aldı. Sahildeki Haçlılar onunla savaşmak için ona doğru ilerlediler. Nûreddin, Haçlılar ile karşı karşıya gelmek için muhasarayı kaldırıp onlara doğru yola çıktı. Fakat Haçlılar onunla karşılaşmayı göze alamadılar.
Bu sırada Nûreddin'e, Mecdüddîn İbnü'd-Dâye'nin Halep'te vefat ettiği haberi ulaştı. İbnü’d-Dâye, 565 yılının Ramazan ayında (Mayıs-Haziran 1170) vefat etmişti. Mecdüddîn, Nûreddin'in yanında kıymet sahibi biri olduğu için Nûreddin onun vefatına çok üzüldü.
565 yılının Şevval ayının 12'sinde (M. 29 Haziran 1170 ) Nûreddin Şam'a döndüğü sırada Âstera denilen bölgede iken bir çok bölgeyi harabeye çeviren büyük Halep depreminin haberi kendisine ulaştı. Bunun üzerine Halep'e doğru yola koyuldu. Fakat bu defa da Musul'daki kardeşi Kutbeddîn’in ölüm haberi ona ulaştı. Kutbeddîn, 565 yılının Zilhicce ayının 22'sinde (6 Eylül 1170) vefat etmişti. Bu haberi aldığı sırada Nûreddin, Tel Başer kalesindeydi. Hiç vakit kaybetmeden geceden Musul'a doğru yola koyuldu.
Sultan Selâhaddîn, düşmanın Dimyat'ı ele geçirme hususunda kararlı olduğunun farkına varınca şehre düşmana karşı güvende olacakları kadar piyade ve süvari askerler, erzak, savaş aletleri ve silahlar gönderdi. Şehir sakinlerine, düşmanın kendilerine saldırması hâlinde, askerleri ve savaş aletleriyle onları savunacağına dair taahhütte bulundu. Bol bol hediyeler dağıtıp bağışlar yaptı. Sultan, otorite sahibi, emri geri çevrilmeyen bir vezirdi.
Bahsi geçen tarihte Haçlılar şehre indiler. Şehirde ilerleyişleri hızlandı ve savaş yoğunlaştı. Sultan, dışarıdan baskınlar düzenliyor, askerler de içeriden düşmana karşı savaşıyorlardı. Allah'ın Müslümanlar üzerindeki yardımı düşmanı kahrediyordu. Sultan'ın Allah'ın dinine hizmetteki hüsn-ü niyeti Müslümanları başarılı ve muzaffer kılıyordu.
Nihayet düşmanlar, başarısız olduklarını, imanın küfre galip geldiğini anladılar ve kendi canlarını kurtarıp kendilerini güvene almaya karar verdiler.
Hayal kırıklığı ve hüsran içerisinde çekip gittiler. Arkalarında bıraktıkları mancınıklar yakıldı, silahları ganimet olarak alındı ve çok sayıda askerleri öldürüldü. Allah'a hamd olsun! Şehir onların bu kötü niyetlerinden selamet ve emniyete kavuştu. Allah'ın yardımıyla zayıf düşüp, boyun eğdiler ve nihayetinde Sultan Selâhaddîn'in Mısır’daki iktidarı tekrardan istikrara kavuştu.
Babasını Mısır'a Davet Etmesi
Sultan, sevincini tamamlayıp artırmak için babasını Mısır'a davet etti. Bu durum Yusuf aleyhisselam'ın kıssasında cereyan edenlere benziyordu. Babası Necmeddîn, 565 yılının Cemâziyelâhir ayında (Şubat-Mart 1170) Mısır’a ulaştı. Sultan, saygıdan ötürü atından inerek babasıyla beraber yürüdü. Bütün yetkilerini babasına devretmek istese de babası bunu kabul etmedi ve şöyle dedi: "Ey Oğlum! Allah-u Teâlâ, bu işe ehil olduğun için bu göreve seni seçti. Değiştirmeye gerek yoktur. Şüphesiz bu durum mutluluk sebebidir." Hazine yönetimini bütünüyle babasına devretti. Necmeddîn, cömert biriydi, gelene verir, kimseyi geri çevirmezdi. Sultan, (Fâtımî Halifesi) Âdıd Ebû Muhammed Abdullah'ın ölümüne kadar vezir olarak görevini icra etmeye devam etti. Onun ölümüyle Mısır’da Fâtımîlerin dönemi kapandı.
Nûreddin ise Hicrî 566 yılının Muharrem ayında (Eylül-Ekim 1170) Rakka'yı aldı. Daha sonra Nusaybin'e doğru yol alarak aynı ay içerisinde orayı da aldı. Aynı yılın Rebîülâhir ayında (Aralık-Ocak 1170-1171) Sincar'ı aldı.
Daha sonra Musul'a doğru yola koyuldu. Musul’da herhangi bir savaş durumunun olmasını istemiyordu. Musul'un hemen karşısında Hısın denilen tepeye kadar ilerlediler. Tepeye vardıklarında çadırlarını kurdular. Kardeşinin oğlu Musul emiri Seyfeddin Gazi'ye bir elçi göndererek niyetinin savaş olmadığını belirtip onunla sulh yaptı. Cemâziyelevvel aynının on üçüncü gününde (22 Ocak 1171) Musul'a girdi. Musul emirini görevinde bırakarak onu kızıyla evlendirdi. Cemâziyelâhir ayında da Sincar'ı Seyfeddin'in kardeşi İmâdüddin'e verdi. Şam'a doğru yola çıkarak Musul'dan çıktı. Aynı senenin Şaban ayında (Nisan-Mayıs 1171) Halep'e girdi.
Mısır Sultanı Âdıd'ın Ölümü[3]
Âdıd, Hicri 567 yılının Muharrem ayının on ikinci gününde (15 Eylül 1171) vefat etti. Vefatının ardından saltanat tümüyle Sultan Selâhaddîn'e kaldı. Sultan, Âdıd daha hayattayken onun son demlerinde Abbâsîler adına hutbe okutmaya başladı. Hutbe başlangıçta Müstazî Biemrillâh'ın adına okundu ve usullere uygun devam edildi. Sultan, ne zaman bir hazine elde etse geride kendisi için bir şey bırakmaz hepsini verirdi. Daha sonra Sultan, düşman topraklarına saldırı düzenlemek için hazırlıklara başladı; bunun için planlar yapıp, yol haritası çizdi.
Nûreddin ise sefere çıkmaya karar verip Musul emiri olan kardeşinin oğlunu yardıma çağırdı. Yeğeni askerleriyle beraber onun hizmetine girdi. Sefer, Arka denilen bölgede yapıldı. Nûreddin yeğeni ile beraber 567 yılının Muharrem ayında (Eylül-Ekim 1171) Arka'yı aldı.
[1] Debbabe: Ağaç ve deriden yapılan, içine insanların girip kalelere yaklaşarak üstünden atılan taşlarla vb. kaleleri deldikleri, günümüz tanklarını anımsatan bir savaş aleti.
[2] Çerh: Boynundan yapılan bir yay türü.
[3] Ebû Muhammed Abdullāh b. Yûsuf (ö. 567/1171)